Fatma Ersan

Yunanistan’da hayvan çiftliği olan dedem nüfus mübadelesi ile İzmir’e göçmüş. Ben de 1954 yılında Nevşehir’de dünyaya geldim. 6 kardeşe sahip olduğum oldukça kalabalık bir ailem vardı. Arkadaşlarıma nazaran daha ağırbaşlı bir kişiliğe sahiptim küçükken. Annem ev hanımı, babamın ise Nevşehir merkezde “Şehir Lokantası” adında esnaf lokantası vardı ve sonradan da Nevşehir’in ilk sinemasını açmıştı kendisi. Çocukluğum saklambaç oynayarak, yakar top oynayarak, evcilik oynayarak geçti. Annemin yaptığı çöp bebeklerle evde kardeşlerimle birlikte iyi vakit geçirirdim. Akrabalarımızla da yakın ilişkilerim vardı, halamın çocuklarıyla birlikte her zaman sevginin hakim olduğu bir evde büyüdüm. Annem ve babamın arasında çok güzel bir ilişki vardı her zaman, kardeşlerimle de çok iyi ilişkiler geliştirmiştim çocukluğumda. Kardeşlerimin arasında en çok Filiz ablamla yakın ilişkiler kurdum. Kendimden 2 yaş büyük olan Filiz ablamla bütün sırlarımı, özel anlarımı paylaşırdım. 

Kıyafetlerim hep terziler tarafından dikilirdi kendi seçtiğim kumaşlardan… Hatırladığım küçük çiçekli bir elbisem var. Filiz ablamın kıyafetlerini de ara ara giyerdim. Çocukken en sevdiğim yemek etli lahana sarmasıydı. Evde radyo hiç kapanmazdı, tüm gün dinlerdik. “Arkası Yarınlar” sevdiğim radyo programlarından biriydi. Bölüm bölüm ilerleyen programı Filiz ablamla birlikte dinlerdik hep. O zamanki arkadaşlıklarımı, komşuluklarımı çok özlüyorum.

Babam bizlere hiç kıyamazdı, istediğimiz şeyleri hep alırdı. Bazen gece işten geldiğinde bizleri uyandırır, bizler için kuruyemiş alır ve birlikte kuruyemiş eşliğinde sohbet ederdik. Bayramlarda özel elbiseler dikilirdi bizlere. Her bayram mutlaka yeni bir kıyafetim olurdu. Bir bayramda bana kırmızı çanta ve ayakkabı alınmıştı, çok mutlu olmuştum. Kuzenlerim ve diğer akrabalarım bayramlarda gelirlerdi ve hep birlikte bayramı kutlardık. Yaprak sarması ve sütlaç mutlaka yapılırdı bizim bayram sofralarımızda ve hep birlikte oturup keyfini çıkarırdık o  bayram sofralarının.  

Babam için dürüstlük her zaman çok önemliydi ve hem bana hem de diğer kardeşlerime de bunu aşıladı. Yalan söylememek, dürüstlük aileden bana kalan yadigar özelliklerden… Kendi hayatımda da bunları oldukça benimsiyorum, elimden geldiğince çocuklarıma ve torunuma da anlatmaya, aktarmaya çalıştım ailemden gelen bu özellikleri. 

Kız enstitüsünde okudum, ne yazık ki mezun olamadım ancak çok okumak istedim. Bayramlarda trampet çalar ve halk oyunlarında görev alırdım. Hiç erkek arkadaşım olmadı ancak bana ilgi duyan oldukça fazla erkek vardı o dönemlerde. Yaşadığım çevreden ve tanınmış bir ailenin kızı olmamdan ötürü hiç düşünmedim biriyle flört etmeyi. Lise son sınıftayken okulun bir defilesinde mankenlik yaparken eşim Necdet beni gördü ve evlenmek istedi. Evlenmemde aslında ablamın kötü bir evliliğinin olmasının etkisi vardı. Aile baskısı ile evlenmedim ancak ablamın ısrarlarına da pek dayanamadım. Eşim Necdet, benim aileme haber gönderdi, görücü usulü bir evlilik oldu. O dönemlerde damat kız istemeye gitmezdi bu yüzden eşimi ilk defa nikahta görmüştüm. Eşimi gördüğümde ben de kendisini beğendim. Çok acemice bir evlilik oldu çok erken yaşta evlenmemden dolayı. Evlenince ilk olarak 5 yıl eşimin ailesiyle birlikte aynı evi paylaştık. İlk çocuğumuz bu evde doğdu, 3 sene sonrasında ikinci çocuğumuz dünyaya geldi. Ortanca oğlumuz doğduğu sırada eşimin yengesi vefat etti ve cenaze, yas dönemlerinde oğlumla pek ilgilenemedim ne yazık ki. Kısa bir süre sonrasında kendime ait ayrı bir eve geçmek istedim ve eşim de bu durumu oldukça anlayışla karşıladı. Kendi evimize geçtikten sonra gelen giden çok oldu. Aslında çok da kendime özel bir hayatım olmadı. Kendim için hiçbir şey yapmadım, hep çocuklarım ve eşim için çabaladım. Eşimle birlikte balolara giderdik, arkadaşlarla sohbet eder, dans ederdik. Bunların dışında da ailemi ziyaret eder, kardeşlerimle görüşürdük. Çocuklarımla ilgilenmek bütün günümü doldurduğundan aslında pek kendime vakit ayıramazdım. Her şeye rağmen pırlanta gibi 3 çocuğa sahibim. 

İlk oğlum doğduğunda sevinçten havalara uçmuştum. Bu tarif edilemez bir duygu ve ancak anne olunca bu duygu anlaşılabilir. İlk oğlumu kayınvalidem ile birlikte büyüttüm, geceleri oğlum kayınvalidem ile birlikte yatardı. Kayınvalidem kendi oğlu rahat uyuyabilsin diye bebeğimizi yanına alırdı. Bu yüzden biraz üzgünüm aslında, bebeğimle ilk zamanlar istediğim kadar vakit geçirememiştim. 

36 yaşındayken eşimi ne yazık ki bir trafik kazasında kaybettim. O zamanlardaki en mutlu anım eşimle olan son anım. Eşim ve kızımla birlikte Uludağ’a bir kutlamaya gittik. Burada oldukça eğlenmiştik ancak dönüş yolunda bir trafik kazası geçirdik. Arabadaki herkes kurtulurken yalnızca eşim vefat etti.  Eşimin ölümünden sonra aslında çok da fazla dostumun olmadığını öğrendim. Herkes sırt çevirdi bana. Nevşehir’in küçük bir şehir olması ve eşimin de belediye başkanı olmasından dolayı çarşıya, pazara laf söz olur diye gidemedim. Sonrasında kızımın Ankara’da üniversiteyi kazanması vesile oldu ve hep birlikte Ankara’ya taşındık. Burada da arkadaşlar edindim kendime. Çok daha özgür olduğumu hissettim, kendimi buldum bu şehirde. Kendi başıma bankaya, pazara gitmeye başladım. Tanınmadık bir şehirde hayatımı devam ettirmek daha kolay geldi açıkçası bana.  

Şimdilerde ise kızım ve büyük oğlum ile birlikte Ankara’da yaşıyorum ve bir tane torunum var. Torunum için bir şeyler yapmak şimdilerde en sevdiğim aktivitelerden birisi. Kendisi en çok makarnayı seviyor ve benden sürekli kendisine makarna yapmamı istiyor. Ben de kıyamayıp makarna, pasta, börek yapıyorum torunuma. Gençliğimde olduğu gibi şimdilerde de hayatımı tamamen çocuklarıma adadım. Evin günlük işlerine yardımcı olup, çocuklarım için yemek yapıyorum. Komşumla birlikte her gün kahve saatimiz var, mutlaka kahve içeriz hoş sohbet eşliğinde. Ankara’da bulunan arkadaşlarımla havalar güzel olduğunda parka, bahçeye oturmaya da gideriz. Arada akrabalarımı da ziyaret ederim. Eskiden örgüler örerdim çocuklarım için ancak artık örecek kimse olmadığı için onu da bıraktım. Yaşadığımız pandemi dönemi de herkes gibi beni de çok etkiledi. İyice eve kapanmak ve izole olmak zorunda kaldım. 

Geleceğe dair beklentim sağlıklı bir şekilde yaşamımı sürdürebilmek ve çocuklarımın her zaman mutlu olduğunu görmek. 

En sevdiği yazar: Gülseren Budayıcıoğlu

En sevdiği film: Çınar Ağacı

En sevdiği şair: Orhan Veli

En sevdiği atasözü: Ne ekersen onu biçersin.

Göksu Öğredici, Yazar
Göksu Öğredici, Yazar