Ceyda Cenkel - Ben Kendimi Çok Seviyorum
Sumru Bozok
1950 yılında Tokat’ta başladı hikâyem. Memur bir baba ve öğretmen bir annenin ilk çocuğu olarak dünyaya geldim. Bir tane de erkek kardeşim oldu sonradan. Çok dolaştık, İlkokulu bile dört farklı okulda okudum. Çalışan bir anne çocuklarına karşı ne kadar ilgili olabilirse benim annem de o kadar ilgiliydi. İştahsız bir çocuk olan beni bile yedirip içirmek için elinden geleni ardına koymazdı. Hem işe gider, hem çocuklara sınavlar hazırlar hem de evde yemeğini temizliğini ve bizlere ilgisini hiç aksatmazdı.
Leylek Bacak
Yaşıtlarıma göre hep uzun boylu bir çocuktum. Bana leylek bacak derlerdi ve üzülürdüm. Fakat leylek bacak olmanın avantajları da vardı tabii. Balolara küçük çocukları almazlardı fakat ben 13 yaşında olmama rağmen Annem-babamla birlikte balolara gider ve dans ederdim.
Kıpır Kıpır Olunca Bedeninizi Biraz Hor Kullanırsınız
Hep hareketli bir insandım. Hareketli bir çocuk, hareketli bir genç kız, hareketli bir kadın. Küçükken hep hoplar zıplardım, ağaçlara tırmanırdım. Dut ağacının üzerine çıkıp orada kitap okumak çok hoşuma giderdi. Hem dut yer hem kitap okurdum(gülüyor). Biraz büyüyünce arkadaşlarımla hep gezer-tozardım. Okulda voleybol oynardım, izcilik kamplarına katılırdım. Hayatım boyunca da kah Tokat’ta kah Ankara’da, kah dernekte kah üniversitede hep görev aldım. Oradan oraya koşturarak hayatımda verebileceğim ve alabileceğim maksimum faydayı vermeye ve almaya uğraştım.
Sanat ve Kültür Dolu Bir Gençlik
Hiç unutmam, 5.sınıfta müzik öğretmenimiz farklı müzik türleri de öğrenelim diye bizi klasik müzik dinlemeye götürmüştü. İlk gittiğimde çok sıkılmıştım hatta orkestra şefinin hareketleri komik gelmişti, çok kıkırdamıştık. Sonraları hoşuma gitti, lisede ve üniversitede de kendi isteğimle buralara bilet alır ve salon müziği dinlemeye giderdim. Hala da Bach, Mozart gibi sanatçıları dinlemeyi çok severim. Lisede okul korosunda yer aldım. 1.seste söylemeye başladım. Küçükken de evimizde plakımız vardı. Babam sık sık yeni plaklar alır getirirdi. Hep beraber onları dinlemeyi çok severdik. Enrico Macias favorilerimdendir. Dinlediğim zaman hala çocukluğumun güzel neşeli günlerine giderim. Ayrıca ailemle gittiğim balolar da çok keyifliydi. Oralarda tango, salsa gibi danslar edilirdi ve hep oralarda bunları öğrendim.
Kitap okumak ise en büyük zevklerimden biriydi. Bir yazara başlayınca tüm kitaplarını okumayı çok severdim. Önce Türk klasiklerini bitirip sonra dünya edebiyatını okumaya başladım. Fakir Baykurt, Kemal Tahir, Yaşar Kemal, Sevgi Soysal gibi birçok ünlü yazarın tüm kitaplarını okumuşumdur.
Fen Liseli Olmak Büyük Bir Ayrıcalıktı
Liseyi ailemden uzakta, babaannemin yanında Ankara fen lisesinde okudum. Bu okulun amacı bilim insanı yetiştirmekti. Ben de bir bilim insanı olmayı hayal ediyordum. Öğretmenlerimiz bize çok değer verirdi ve ne kadar önemli olduğumuzu, aldığımız eğitimin kıymetini bilmemiz gerektiğini sık sık vurgularlardı. İlk fen lisesiydi ve batı usulü bir okuldu. Üniformalarımız yoktu, onun yerine sivil giysilerimizle giderdik. Burada araştırmalar yapardık, projeler üretirdik. Hayatım boyunca da üretmek, hareket etmek, iş konuşmak, siyaset konuşmak benim için daha keyifli oldu. Kadınların yaptığı yemek tarifleri, temizlik muhabbetleri,dedikoduları ilgimi çekmezdi. Nitekim siyasete atıldım. Bir süre bir siyasi partide yer aldım. Fakat sonradan buradaki çekişmelerin karakter yapıma uygun olmadığını fark edip çekildim. Daha sonradan hakkımda ‘’hiç çizgisini bozmayan bir kadındı’’ diye bahsedildiğini duymak ise beni mutlu etmiştir. Çünkü her zaman inandığım yolda yürümeye ve kendimden hiç ödün vermemeye uğraştım.
Çağdaş Bir Kadın Olmaktı Hayalim
Küçükken Tokat gibi muhafazakar bir beldede bile toplumsal baskılara karşı koyup yaşına rağmen saçlarını boyatan, modern kıyafetler giyen, makyajlarını yapan kadınlar görürdüm ve ileride onlar gibi olmayı hayal ederdim. Nitekim öyle oldu. Ben de yaşına rağmen modern giyinen, bakımlı bir kadın olabildiğimi düşünüyorum.
Eşim Önceleri Çalışmayan Bir Eş Hayal Etmiş
Biz eşimle görücü usulüyle evlendik. Aileden birisi aracı oldu, görüştük ve evlendik. Onun zihninde çalışmayan, daha çok evin işleriyle ve çocuk bakımıyla ilgilenen bir eş modeli varmış fakat ben okumayı, çalışmayı ve aktif bir şekilde hayata katılmayı seviyorum. Tabii sonraları o da bu duruma alışmak durumunda kaldı hatta onun eczanesinde bir süre beraber çalıştık.
Siyasi Olaylar ODTÜ’yü Yarıda Bırakmama Sebep Oldu
Üniversite’yi ODTÜ matematik bölümünde okumaya başlamıştım. Fakat bu yıllarda(1960-1970) darbe vardı. Sürekli sağ-sol çatışmaları olurdu. Birçok genç aramızdan bu sebeple ayrılmıştı. Durum böyle olunca ailem bu şartlarda okumamı istemedi ve evlendim. Fakat benim eğitim yolculuğum hala bitmemişti. Evlendikten bir süre sonra okulumu bitirdim. Sonra yüksek lisansa başvuru yaptım ve kabul edildim. Üniversitede bir süre öğretim görevlisi oldum. Orada gençlerle birlikte olmak benim dinç kalmama çok katkı sağladı. Gençlerle birlikte olmayı daima değerli bulurum.
Hayatımı Atatürk İlkelerini Yaymaya ve İnsanlara El Uzatmaya Adadım
Uzun yıllar Atatürkçü Düşünce Derneği’nde çalıştım ve burada bir süre başkanlık yaptım. Bu süre zarfında arkadaşlarımla birlikte birçok çalışmalarımız oldu. Bunlardan en kıymetli bulduklarımdan birinde; sosyo-ekonomik seviyesi ve eğitim seviyesi düşük olan bir bölgede annelere özel düzenli eğitimler yaptık. Atatürk ilke-inkılaplarını anlatmaya, vatandaş olarak haklarını öğretmeye ve çocuklarına nasıl yol gösterici olabilecekleri hakkında onları bilinçlendirmeye çalıştık. Kadınların bilmesi, gelişmesi, kendilerine güvenmesi ve bunları çocuklarına aktarabilmeleri; çocukların ve nihayetinde toplumun gelişmesi için en önemli etmendir.
Hayatımın hatırı sayılır bir bölümü de Yardımsevenler Derneği’nde geçti. Burada 25 sene aktif olarak yer aldım. Onlarca çocuk okuttum. Ekip arkadaşlarımla birlikte yüzlerce çocuğa giyecek ve kırtasiye yardımı yaptık. Onların yüzlerindeki gülümsemeyi görmek, yarınlara umut olacaklarını bilmek, geleceğin doktorları, avukatları, sanatçıları olacaklarını bilmek beni en mutlu eden şeylerden olmuştur.
Torunlarım Olduktan Sonra Her Şeyi Bir Kenara Bırakıp Kendimi Onlara Adadım
2 çocuğum ve onlardan olan 3 tane torunum var. Torunlarım biraz büyüdükten sonra kızım çalışmaya devam etmeliydi ve bakıcının yanında benim de olmamı rica etti. Ben de işlerimi, dernek faaliyetlerimi vs sonlandırıp her şeyimi toplayıp eşimle birlikte İstanbul’a taşındık. Çevremden “sen nasıl yapacaksın, tüm faaliyetlerini bırakıp sadece torun mu bakacaksın” diye yorumlar aldım fakat benim için hiç zor bir karar olmadı. Onlarla ilgilenmekten ve onlara yakın olmaktan hep çok keyif aldım.
Gençlere Tavsiyem…
Bu hayatta başımıza her şey gelebiliyor. Fakat bazen Polyanna gibi mutluluk oyunu oynamak gerekir. Her şeyde mutlu olacak bir yan bulmaya çalışmalıdır insan.
Ayrıca başkalarının hayatlarına baktıkça da şükrederiz ve mutlu oluruz. Bu yüzden kendimizi iyi hissetmek için bazen bizden daha zor hayatların da varlığını görebilmek gerekir.
Her zaman okuyun, bilime güvenin, araştırmadan sorgulamadan hiçbir şeye inanmayın ve daima çalışın. Gelecek sorgulayanların ve çalışanlarındır.
En sevdiği kitaplar: Feridun Fazıl Tülbentçi – Osmanoğulları, Polyanna
En sevdiği yazar: Agatha Christie
En sevdiği müzikler: Enrico Makias-J’ai Quitte Min Pays, Carmen Operası, Edith Piyath, Leman Sam- Yalı Çapkını