Tanju Mutlu – Bir Yaşam Öyküsü

Tanju Bey, 1947 Kayaş/Ankara doğumludur. İlkokulu Kastamonu’da okuduktan sonra ortaokul ve liseyi İstanbul’da yatılı bir okulda okumuştur. Ardından lisans öğrenimi için ODTÜ Kimya Mühendisliği bölümünü tercih etmiş ve yüksek lisansını da bu alanda tamamlamıştır. Askerlik sonrasında iş hayatına başlamak için tekrar İstanbul’a dönmüş ve dünya genelinde iş yapan bir şirkette işe başlamıştır. Bu firmada çeyrek asır çalıştıktan sonra emekli olmuş ve kendi işini kurmuştur. Yirmi yıldır da Ataşehir’de kendi işini yönetiyor ve burada yaşamaya devam ediyor.

Çiçekli Bahçe

“Kastamonu’da merkeze biraz uzakta bulunan kırlık bir bölgede, çiçekli bahçesi bulunan ve yakınlarından dere akan bir evde yaşadım. Evin bahçesinde çocukken izlemeyi ve ilgilenmeyi çok sevdiğim güller ve uzun boylu yıldız çiçekleri başta olmak üzere çok çeşitli bitkiler vardı. Bu ev, sınıf öğretmenime aitti, biz de onun kiracısıydık.”

“İlkokuldayken günlerim birbirine benzerdi: Sabah kahvaltı yapar, okula yürürdüm. Okulda ders dışında arkadaşlarımla saklambaç, kovalamaca, dokuz taş ve isim şehir gibi oyunlar oynardım. Akşam da beşe doğru eve döner, varsa ödevlerimi yapardım.”

Ankara Radyosu

Babam eve geldikten bir saat sonra, akşam yedide, Ankara Radyosunu açardı. Annemle ben de babamla birlikte haber ajansını dinlerdik. Eğer boş zamanımda radyoyu açtığımda denk gelirsem radyo tiyatrosu veya Türk Musikisi de dinlerdim.

Unutulmaz Taşınma

4 Kasım 1953 Çarşamba günü Atatürk’ün Anıtkabir’e taşınışını okulda radyodan dinledim ve o günü hiç unutmadım. O günden sonra hayatımda Atatürk bir model oldu bana. Zorlandığım durumlarda “Şimdi benim yerimde Atatürk olsa ne yapardı?” diye düşünür, içinde bulunduğum duruma bir yanıt bulmaya çalışırdım.

50’lerde Çekirdek Bir Aile

Tanju Bey ailesinden şöyle bahsediyor:

“Annem Üsküp/Makedonya kökenli ve bir ev hanımıydı. Genelde ev işleri yapar, bazı zamanlar bana kıyafet dikerdi. Sorumluluklarımı yaptıktan sonra bana pek karışmazdı, yani özgür bırakırdı istediğimi yapmam konusunda.”

“Babam ise Şarköy/Tekirdağ kökenli ve bir subaydı. Kişilik özellikleri itibariyle de tam bir askerdi; disiplinli, esnek düşünemeyen ve kurallara bağlı.”

“Bir de ablam var. Ablam, ben doğduğumda iki yaşındaymış. Ananem ve teyzem anneme kolaylık olsun diye onu yanlarına almışlar. Ortaokula başlayınca tekrardan eve geri geldi ama iki sene sonra da ben ortaokul için evden ayrılmak zorunda kaldım.”

“Bense genel olarak uslu ve ailemin bana yüklediği sorumlulukları yerine getiren bir çocuktum.”

Tanju Bey, ablasıyla olan ilişkisinin çocukluktaki görüşememe durumu ve sonrasındaki hayatlarının da farklı yönlere dağılmış olmasından dolayı epey az kaldığını belirtiyor.

Haftasonları ailece gezmek ve piknik yapmak için park veya orman gibi yerlere giderlermiş.

Sokaktaki Zamanlar

“Dizüstü kesim pantolonum ve kısa kollu tişörtümü giyip oyun oynamak için dışarı çıkardım. Dışarıda saklambaç, birdirbir gibi oyunlar oynardık. Oyuncak birkaç tane el yapımı vardı; elle zeminde sürülerek ilerleyen tahtadan arabalar, tutacakla ittirdiğimiz arabalar vs. vardı.”

Koleksiyonculuk Hevesi

“Benim çocukluk zamanlarımda pul koleksiyonu sahibi olmak çok popülerdi. Ben de buna ayak uydurup pul biriktirmeye başladım. Babamdan rica etmiştim, o da beni kırmamıştı. Bana aylık olarak postaneden pul alırdı ve koleksiyonumu genişletmem için verirdi.” 

Daha çocukluğunda başlayan koleksiyon toplama hevesi, ilerleyen yıllar boyunca da Tanju Bey için bir tutku haline gelmiş.

Unutulmamış Öğreti

“Dedem Tekirdağ‘ın Şarköy ilçesinde Müftüymüş. Babam da ondan öğrendiği şeylerin ana fikrini daha benim küçüklüğümden itibaren bana aktarırdı. Benim de babamdan öğrendiğim en önemli şeylerin ana fikri; başkalarının hakkını yememek, kendi hak ve özgürlüklerinin sınırlarını bilmek ve başkasınınkilere karışmamak. Babamın bu öğretisine çok değer verdim. Yaşamım boyunca da elimden geldiğince buna sadık kalmaya çalıştım. Faydasını da gördüğümü düşünüyorum.”

Mahrumiyet Yılları

“İlkokulu Ankara’da bitirdikten sonra İstanbul’da bir yatılı okul için sınava girip kazandım. Ortaokul ve Liseyi bu yatılı okulda bitirdim. Bunlar hayatımın mahrumiyet yıllarıydı… Yatacak yerim ve yiyecek yemeğim vardı ancak rock partilerine giden, Uludağ’da kayağa giden arkadaşlarımın aksine benim haftasonu izinlerinde dışarıda bir dondurma alacak param bile yoktu çoğu zaman. Bu parasızlık durumu, beni en çok kısıtlayan şeydi o sıralar. Bu dibi gördüğüm zamanlara yönelik geriye doğru baktığımda, bana yaşamımı hangi değerler üzerine inşa etmek istediğimi düşünmem, arkadaşlarımla bunlar üzerine tartışmam ve karar verdiğim değerleri hayatımda uygulamam için çok güzel bir fırsat sundu. Ben de bu fırsatı iyi kullandım ve bu düşünmeler sonrasında ulaştığım sonuçları hayatıma ve ilişkilerime başarılı şekilde uyguladığımı düşünüyorum.”

“Bu yıllarda günlerimi genelde akşam üzerine kadar okulda, akşam yemeği sonrası da iki saat etüt yapıp ders çalışarak geçirirdim. Kalan vakitlerde okulun bahçesinde arkadaşlarımla oyun oynardım. Kütüphaneden kitap ödünç alıp bunları okurdum. Parasız olmam ve bu sebeple yapacak pek bir şeyim olmadığından dolayı gelecekte hayata karşı duruşumun nasıl olacağına dair düşüncelere dalardım. Benim için bu artık meditasyon halini almıştı. Sonrasında bu düşüncelerimi arkadaşlarımla paylaşır ve bunlar üzerine tartışmak isterdim. Hayatımın bu döneminde benim için en önemli kişiler arkadaşlarım olmuştu.”

Günümüzün Uçurtması

“Ben yatılı okuldayken şimdiki ‘Hadi gidelim drone uçuralım’ gibi imkanlarımız yoktu bizim, uçurtma bile uçuramazdık.”

Çikolatalı Supangle

“O dönemlerde flört etmek pastanede gazoz içerek, çikolatalı supangle yiyerek oluyordu genelde. Ben de isterdim tabi ki ama haftaiçi sadece erkeklerin olduğu bir okulda okuduğumdan karşı cinsle iletişime geçme fırsatım olmuyordu. Haftasonu da genelde beş parasızdım. Arkadaşlarımdan 25 kuruş, 50 kuruş borç alarak falan sinemaya gider film izlerdim.”

Üniversite Yılları

ODTÜ Kimya Mühendisliği bölümünü kazanıp bitiriyor. Ardından yine ODTÜ’de kendi alanında yüksek lisansını yapıyor. Lisans ve yüksek lisans eğitimi sırasında birkaç kızla flört ettikten sonra evleneceği kişiyi seçiyor ve evleniyorlar.

Eş Seçimi

“Lisans döneminde birkaç kızla flörtleştim, bir pastaneye gidip gazoz içtik, supangle falan yedik ancak onların pek bana uygun olmadıklarına karar kıldım sonrasında. İş hayatına başladığımda da birçok farklı uğraşın yanında başka birisini tanımak, bana uygun olup olmadığını anlamak vb. şeyleri düşününce iş hayatından önce hayat arkadaşımı bulmam gerektiğini düşündüm. Bu sırada zaten sınıftan arkadaşım olan Ayşe ile olan arkadaşlığım, yakınlığımız, fikirlerimizin uyuşması ve ailesiyle tanışıyor olmam onun bana hayat arkadaşlığı yapması için uygun birisi olduğunu düşündürdü. Bu düşüncelerimi ona açtığımda benzer bir tepki aldım. Böylelikle arkadaşlık ilişkimiz romantik bir ilişkiye evrildi.”

Eğlenceli Bir Nişanlanma Hikayesi

Eşimle birlikte yanımıza iki yüzük alarak yakın arkadaşlarımdan birinin ofisine gittik. Ofiste;

“Yüzükleri tak da bizi nişanlayıver.” dedim.

O da çok normal karşıladı herhalde, “Olur takarız da çay söyleyelim önce bi’ dur.” dedi.

Bu manzara karşısında ofisteki çalışanların tepkisini merak etmiştim. Çalışanlar hem şaşırmış, hem gülmüş hem de alkışlamış ve tebrik etmişler. Tanju Bey anlatırken ben de tam olarak bunları yaşadığımı söylemeden edemeyeceğim.

Böylelikle Tanju Bey ve eşi nişanlanmışlar. Önce eşinin ailesine, ardından da kendi ailesine gidip haber vermişler. 1 Kasım 1974 gününde de evlenmişler.

Çeyrek Asırlık İş Hayatı

“ODTÜ Kimya Mühendisliği bölümünü bitirdikten sonra bu alanda Yüksek Lisansımı da tamamladım. Ardından askerliğimi yaptım. Bu sırada birkaç firmaya iş başvurusunda bulunmuştum. Uluslararası çalışan bir şirket dönüş yaptı. Birtakım tekli ve çoklu mülakatlara katıldıktan sonra işe alındım ve çalışmaya başlamak için İstanbul’a taşındım.”

“İşe başladığım sırada eşim ODTÜ’de doktorasını yapıyor olduğundan dolayı evlendikten yaklaşık bir yıl sonra İstanbul’a geldi ve burada bir ev tutup yaşamaya başladık.”

İş hayatı boyunca gösterdiği başarılı performans sayesinde hızlı şekilde terfiler alan Tanju Bey’in iş hayatı şöyle şekilleniyor:

Vardiya Mühendisliği; “Şirketin küçük ölçekli fabrikalarından birinde vardiya mühendisliği pozisyonunda işe başladım. İlk on sekiz ayımı bu pozisyonda geçirdim.”

Üretim Mühendisliği; “Fabrikanın içinde bir terfi alarak üretim mühendisliği pozisyonun yükseldim. Bu pozisyonda da on sekiz ay civarında kaldım. Ardından yaklaşık üçüncü yılımda üçüncü terfimi aldım. Bu sefer orta ölçekli bir fabrikada üretim mühendisliği yapmaya başladım. Bu pozisyonda üretim bandıın başında duruyor, personelleri ve işin gidişini kontrol ediyor, bir aksilik olduğunda onunla ilgileniyordum. Burada da bir süre çalıştıktan sonra bir terfi daha aldım. Bu sefer Gebze Dilova’da bulunan büyük ölçekli bir fabrikanın üretim mühendisliği pozisyonuna geçtim. Bu sırada evim Bakırköy’deydi. Sabahları Bakırköy Cumhuriyet Meydanından kalkan servise biner, akşam da yedi gibi işten çıkıp dokuz gibi eve gelmiş olurdum.”

Fabrika Müdürlüğü; “Gebze Dilova’daki büyük ölçekli fabrikada bir terfi daha alıp aynı fabrikanın müdürlüğü pozisyonuna geçtim. Bu sırada yaptığım şey artık üretim idaresi değil insan idaresi olmuştu.”

Bu hızlı terfi alımlarını nasıl başardığını sorduğumdaysa şöyle bir cevap aldım:

“İşteki vaktimi tamamen işe ayırıyordum. Neyi nasıl daha iyi yapabilirim, personeli nasıl daha motive şekilde çalıştırabilirim, işi ona sevdirebilirim diye düşünüyordum. Hatta iş dışında boş vaktimde de bunlar hakkında düşünüyordum. Yaptığım işin aileme, şirkete, işteki personellere ve ülkeme faydalı olmasını, değer katmasını gözetiyordum. Bunu fark ettiklerinden dolayı sanırım.”

İş hayatına başlamasıyla birlikte Tanju Bey’in hayatta karşılaştığı zorluklar da zamanla evrilmiş. Öncesinde okulda ve iş hayatının başlangıcında teknik/teorik konular olarak karşısına çıkan zorluklar artık insan ilişkilerindeki fikir ayrılıkları olarak daha çok karşısına çıkmaya başlamış.

Çocuklar ve Vosvos (Kaplumbağa) Otomobil

“Evliliğimizin üçüncü yılında, 1977’de ilk çocuğumuz doğdu. 1984’te ise ikinci çocuğumuz doğdu. İlk çocuğun doğumu sonrasında ulaşımı kolaylaştırmak için ilk arabam olan krem rengi Vosvos otomobili satın aldım. Araba alınca önce şehir içi gezilerde kullanmaya başladım. Ardından yaz tatillerinde de Ege sahillerine gezilerde bu aracı kullanmaya başladım.”

Araştırma ve Geliştirme Şefliği; “1987 yılında aldığım yeni bir terfi ile Nijerya’ya araştırma ve geliştirme şefliği pozisyonunda çalışmak için gittim. Nijerya biraz tehlikeli bir yer olduğundan dolayı çalışma saatleri dışında yanlış zamanda yanlış yerde bulunmamaya çalıştım. 1991’de Türkiye’ye geri geldim.”

Genel Müdürlük; “1993’teyse, şirketin Çin’deki operasyonlarını düzenlemek için genel müdürlük pozisyonunda çalışmak üzere bir terfi aldım. Çin, hayatımda bir dönüm noktası oldu benim için çünkü; çok farklı bir kültürden çok farklı insanlar tanıdım, bu insanların hayata bakışını gördüm. Bu durum benim hayata bakışımda büyük değişiklikler yarattı. Türkiye kültürü ile yetişip Çin kültürü ile harmanlanmış ve iki kültürün sentezi ile dünyaya bakar hale gelmiştim. 1999’da Çin’den döndüğümde iş hayatımda yirmi beş yılımı doldurduğum için emekli olma şansım olduğundan, benim ve eşimin ebeveynlerinin yaşları da ilerlediğinden dolayı onlarla ilgilenmek, onlara bakmak için bunun güzel bir fırsat olduğunu düşündüm ve emekli oldum. Emekli olduktan sonra Çin’deki bazı firmalar bana genel müdürlük yapmam epey güzel teklifte de bulundular ama bunları reddettim.”

Şekil Değiştiren Tatiller

Tanju Bey’in işten artakalan vakitlerini değerlendirme şekli gençken daha çok deniz tatilleriymiş. Yaşı ilerledikçe bunun kültürel tatillere doğru evrildiğini ve yurtdışında on bir sene kalmış olmasının bu konuda kendisini oldukça tatmin ettiğini belirtiyor. Hatta yurtdışında çalışmasının da bir nevi tatil bile olduğunu düşünüyor.

Kadim Dostluklar

“Yatılı okul sırasında hayatımdaki en önemli kişiler arkadaşlarım olmuştu. Tıpkı kardeşim gibi oldular. Bu kişilerle halen iletişimim sürüyor, halen de yakın arkadaş çevremdeler. Her sene Şile’deki yazlığımızda bu arkadaşlarımızla toplanıp sohbet ediyor, yemek yiyor ve hasret gideriyoruz. Sonrasında bu durum arkadaş grubu arasında bir kültür haline geldi, diğerleri de bunu uygulamaya başladı. Böylelikle senede üç beş kez günümüzü böyle geçiriyoruz.”

Geçmişe Bakış

Geçmişe yönelik bir bakış yaptığında; yaşadığı yaşamın oldukça iyi olduğunu düşünüyor ve kendisini bundan dolayı şanslı hissediyor. Hayatta kendisini tatmin eden ilk üç şey olarak ise şunları sıralıyor:

Evlilik; “Oldukça şanslı ve tatmin edici bir evlilik yaptığımı düşünüyorum.”

Yurtdışı iş hayatı; “Yurtdışında on bir sene çalışmanın bana kattığı şeylerin farkındayım, bu da beni tatmin ediyor.”

Ülkesine faydalı işler yapmış olmak; “Yaptığım işlerle ülkeme faydalı olduğumu bilmek de benim için yeterince tatmin edici.”

“Hayatta karşıma çıkan seçeneklerde verdiğim kararları her zaman destekleyen bir anne, baba ve eşe sahiptim; aynı zamanda kendim de aldığı kararlardan dolayı son derece memnunum, bir pişmanlığım yok.”

Güne Bakış

“Şu anda eşimle birlikte İstanbul’da yaşıyoruz. İş olaraksa iki haftada bir civarında Adalet Bakanlığı’ndan dosya geldikçe Kimya Mühendisliği, Tesis İşletmeciliği, Gıda ve Kozmetik konularında bilirkişi olarak görüş bildiriyorum; bunu biriktirdiğim bilgilerin ülkeme bir faydası dokunması için yapıyorum. Bununla birlikte çocukluktan beri süregelen koleksiyonculuk hevesime uygun olarak bununla ilgili bir iş; koleksiyon malzemeleriyle yurtiçi ve yurtdışı ticaret yapıyorum. Uzun yıllar boyunca biriktirdiğim yabancı para, porselen, telefon kartı koleksiyonlarım mevcut. Excel’de bu koleksiyonlarımın içeriğini ve değerini yazacağım bir portfolyo oluşturmak, düzenlemek ve bunu çocuklarıma miras bırakmak istiyorum.”

“Yaklaşık on yıldır şeker hastalığı ile yaşıyorum. Bu süreçte bir diyet ve egzersiz programı uygulamam gerektiğini biliyorum. Diyet için doyana kadar değil, biraz tatmin olana kadar yiyorum. Bunun yanında şerbetli tatlıları tamamen bıraktım, sırada sütlü şerbetli tatlılar var. Egzersiz programı konusundaysa başarılı değilim maalesef.”

“COVID-19 pandemisi sonrasında en çok özlem duyduğum şey ,se dışarıda özgürce gezmek, sevdiğim insanlarla daha sık görüşebilmek.”

Geleceğe Bakış

Geçtiğimiz aylarda 75 yaşına girmiş olan Tanju Bey’in gelecek yıllardan isteği; “Eşim ve sevdiğim kişilerle Balkan ve Avrupa ülkelerine yönelik kültürel geziler düzenlemek, bu gezileri sürdürebilecek şekilde de sağlıklı olmak.””

Geleceğe yönelik mirasını ise şu cümleyle özetliyor: “Çocuklarım.. Başta çocuklarım, ardından çalıştığım fabrikada yetiştirdiğim üst düzey personeller.” – Öyle ki bu üst düzey personellerin çoğu halen Tanju Bey’e sosyal medyadan ulaşıp kendilerini yetiştirdikleri için teşekkür etmekteler.

En sevdiği şair: Orhan Veli, Nazım Hikmet
En sevdiği şiir kitabı: Memleketimden İnsan Manzaraları
En sevdiği yazar: Isaac Asimov
En sevdiği film: Jason Bourne, Kill Bill
En sevdiği atasözü: Ayağını yorganına göre uzat

Mehmet Can Çelikel, Yazar
Mehmet Can Çelikel, Yazar