Ümran Ünalan

Hayatımızdan her gün onlarca insan geçip gidiyor. Onlarca insan biz farkında olmadan siliniyor hayatlarımızdan. Kimileriyle daha tanışmadık, kimileri hayatımıza henüz dokunmadı. İşte tam şu an da kendinizden bir parça bulacağınız ve içinizi ısıtacak Ümran Hanım’ı tanıtmak isterim. Onun hikayesi, onun yaşam doyumu sürekli yaşamalı ve yaşatılmalı.

Yaşamdaki “anlam” dediğimiz şey, vakitsizdir benim için. Ümran hanımda çok erken yaşlarda bulmuş içindeki sonsuz enerjiyi. Hatay’da 1942 yılının ocak ayında dünyaya gelmiş, aslen Şanlıurfalı ve 8 kardeşe sahip. Anlatımlarından içindeki özgür ruhun, eğitim gördüğü köy enstitülerinde başladığını ve bunu halen taşıdığı hissedilmekte. Okulundaki öğretmeniyle birlikte dikiş dikmeyi çok seven Ümran Hanım, öğretmenin en sevdiği öğrenci olmayı başarmakla kalmamış yeteneğini mesleğe çevirip uzun yıllar boyunca terzilik yaparak diktikleriyle insanların hayatında kalıcı olmaya başlamış.

Hayal Kurmak…

“Bunu düşünmek için hiç şansım olmadı. Bir cümle ne kadar da yeterli bir cevap değil mi? Bundan 70-80 sene evvel hayal var mıydı? Ne kurabilirdik ne düşünebilirdik? Annemiz yer sofrası kuracak, çorba mı yaptı ne yaptı ne yiyeceğiz? Nerede hayal?

Ben, Şanlıurfa Atatürk ilkokulunda beş sene okuduktan sonra Urfa Kız Enstitüsü’nde beş sene daha eğitim aldım. Dikiş çok seviyordum ve hatta hocam bana Singer marka dikiş makasını hediye edip “Sen terzi olacaksın.” dedi ve gerçekten de 40 sene dikiş dikip terzilik yaptım. Kardeşlerimi okuttum, aile ekonomisine yardım ettim. 8 kardeş olduğumuz için hep birlikte büyüdük ve hiçbir zaman onların arasında sivrilmek istemedim, yapamam. Aynı seviyede aynı düzeyde yürümemiz lazımdı. Birbirimizin eski kıyafetlerini giyerdik. Şimdi kızlarım diyor “Anne bunu aldım giy.” İstemiyorum diyorum. Kızım, ben o kadar çok şey giydim ki… artık ihtiyacım yok hiçbir şeye.” Çok şükür ama, düşünebileceğim hayalin üzerinde bir yaşamım oldu.

1950’ye…Sıcak Bir Yuvaya Çevirelim Başımızı.

Babam devlet memuruydu annem ise ev hanımı ve biz 8 kardeştik. 5 kız 3 erkek. Hatay’da harf inkılabını yaparken, anneme şapka giydirmiş Atatürk. Annem okuma yazma da bilmezdi, kardeşlerimle biz öğrettik ona. Bir devlet memuru maaşı o zamana göre ne kadarsa onun ile geçinmeye çalışıyorduk koca bir aile. Aynı kaptan yer içer, kardeşlerimle iç içe uyurduk ve bu şekilde güzel ve sıcak bir ailede yetiştik, mutlu bir ailede… ama yokluk çok çektik. Fakat özlüyorum, o samimiyeti özlüyorum. Şimdiki dostluklar çok sahte. İnsanlarla o duyguları bulamıyorum, arkadaş olamıyorum. O sıcaklığı, samimiyeti arıyorum.

Yürüyüşlerin Yeri İnletsin!

Hiç unutmam, bana erkek Fatma derlerdi. Arkadaşım Ayla okul çıkışı beni eve götürür müsün demişti. Tabi dedim. Bir baktık arkamızda o zamanların delikanlısı bir genç, bizi takip ediyor. Dedim hiç ses çıkarma, yürü. Evlerinin sokağına girdik ve ceplerime attım ellerimi. Birkaç bozuk para vardı, avuçladım hepsini. Döndüm, bağırdım delikanlıya. “(Paraları fırlatarak) Al evladım bekçilik paran! Sağ ol, bizi evimize kadar getirdin!” Dedim, vallahi dedim. Hiç kimseden çekincem yoktur. Öyle pısırık gibi de yürümem, yürüdüğün zaman ayakların pat pat etsin şöyle, inletsin.

Okulum bittikten sonra evde terzilik yapmaya başladım. Neler diktim, neler… Nakışım çok iyiydi. Karış karış ölçer, dikerdim. Olmazsa uydurmasını bilirdim, mezura ile işim çok olmazdı. Döpiyesler, gömlekler, gelinlikler…

20 yaşında Nevzat Bey ile evlenen Ümran Hanım, eşinin işi sebebiyle Türkiye’nin birçok yerini gezmiş. Evliliklerinden 3 çocukları olmuş ve hayatını onlara adamış.

Hocamız bal peteğine benzetirdi evliliği. Hanı arılar bal için yapışırlar ya peteğe. Kadında erkeğe öyle yapışır derdi. Hem yakınlık duyar hem içi kaynar hem sever ve yakınlık gösterdikçe de kazanır. Evlendiğimde henüz 20 yaşındaydım. O zaman tabi tanışma, buluşma nerede? Beni kumaş bakmaya diye çıkarıp, eşime göstermişler. Sonradan eşime diyorum “E ben görmedim hiç seni.” Bakmadın ki diyor. (Kahkaha atarak). Evliliğimizde eşimle zorluklar yaşadık kimi zaman, kendisi zor bir karakterdi. E tabi, eskinin adamları… ama bunları çocuklarıma hiç yansıtmadım. Hep onlarla oynadım ve kimseye düşmanlık duymalarını istemedim. Şimdi yaşları büyüdükçe, bana ne kadar saklarsam saklayayım fark ettiklerini söylüyorlar. İnsanlar sizinle paranız için, zekânız için ya da güzelliğiniz için birlikte olabilir ama hayır. Tartın, süzün. Onu elekten geçirin, deneyin. Denginiz bir insanla birlikte olun hayatınızda.

Evlendikten sonra eşimin memuriyeti sebebiyle çok seyahat ettik. Trabzon, Ağrı, Tekirdağ… Her yerde anılar biriktirdim ve bir yandan terzilik mesleğime de devam ettim.

Unutamam, büyük kızım Urfa’nın Suruç kasabasında dünyaya geldiğinde zamanın şartları ve bulunduğumuz yerden dolayı hiç ebe, doktor vb. bir sağlık çalışanı yoktu. Doğum sancım başladığından eşime söyledim ve kasabanın yaşlılarından bir teyze getirdi evimize. O halimle kalktım teyzeye seslendim. “Teyze sen iki dakika otur ben bir lavaboya gidip geleyim.” O da dedi ki “Kızım sen ihtiyacın var zannediyorsun, çocuk geliyor, ne lavabosu?” Eşimden hemen biz lazımlık istedi ve ben o şekilde çocuğumu dünyaya getirdim. Aynı şekilde küçük kızım da zorluklarla dünyaya geldi. Ama ben bunları yine de insanlara şikâyet ederek anlatmayı sevmem. Güzel sözlerle süsleyerek anlatmayı tercih ederim. (Gülümseyerek bahsediyor.)

Eşimin son görev yeri Tekirdağ’dı. Orda emekli olduktan sonra bir süre kaldık fakat ben İstanbul’a taşınmak istiyordum, eşime de söylerdim hep. Yaklaşık 15-16 sene evvel aramızdan ayrıldı. Vefatından sonra, İstanbul’a taşındım. Şimdi ise zamanımın çoğunu Dalaman’da geçiriyorum.

Acıdan Tatlı Yapan Bir Anne Olmak…

Çocuklarıma hep bana acı, hüzünlü vara getirin, ben onlardan size tatlı yaparım derim. Karamsar olmayı hiç faydalı bulmamışımdır. Bir kara fotoğraf var karşıda bir de renkli olan, hangisi güzeldir? Ne gerek var siyah olmaya? İçini dökmelisin. Annene her şeyini anlatabilmelisin. Anne daima kanatlarının altına alır evlatlarını ve en büyük faktördür çocuk yetiştirmede. Sorarım, siz annenizle konuştuğunuz gibi babanızla konuşabilir misiniz? Şimdi üç evladımda büyüdü, üniversitelerini bitirdiler ve çok başarılı oldular. Bir anne olarak en büyük gururum onlardır. Benim onları büyüttüğüm kadar onlarda beni büyütmüşlerdir. Hala daha onlara hem anne hem de arkadaş olmaya çabalarım.

Şimdi biz atalarımızdan görmediklerimizi çocuklarımız için yapmaya çabalıyoruz. Şu an çok güzel bir zaman, son 60-70 yıl içerisinde daha güzel bir döneme geçtik. Büyük sıkıntılar ve zor dönemlerden bugünlere geldik. Bizim zamanımız ve şimdiki zaman arasında çok büyük fark var. Gençlerin elinde bulundurduklarının kıymetini bilmesini çok isterim bilhassa ailelerinin. Eski zamanda aileler arasındaki iletişimde uçurumlar vardı. Bundandır hep çocuklarımın her şeyi olmak için uğraşım.

Hayattaki En Büyük Hatıram, Yaşamamdır

3 yıl önce çok rahatsızlanmıştım. Acil bir şekilde İstanbul’a gittik ve doktorlar beni muayene ettiklerinde: “Ölüyor hasta, hemen acil ameliyata alınması gerek.” dediler ve çok hızlı bir şekilde ameliyata girdim. Altı buçuk saat sürmüş. Gözlerimi açtığımda çocuklarım, Urfa’dan tanıdıklarım, akrabalarım, torunlarım herkes başımdaydı. Hastanenin iki katında ne kadar oda varsa tutmuşlar ve doktorum geldi dedi ki: “Sen nasıl üzüldün de stres yaptın bu mideyi çürüttün? İki kata sığamadı seni sevenler.” Şu an midem yok ama ölmedim, yaşıyorum çok şükür. Hayattaki en büyük hatıram benim yaşamamdır. Asla hayata küsmedim.

Olayın Hep İki Yüzü Vardır. Sen Öteki Yüzünü Görme Hep İyi Yüzünü Gör!

Doktorlarım bana diyorlar ki “Sen yaşıyorsun.” E tabi ki yaşayacağım. Bunun için sakın ola, bir şeyi kafanıza takmayın ve hayatı, ailenizi olduğunuz gibi kabul edin. Bakın ben 80 yaşındayım ama yaşamak istiyorum. Yaşamak o kadar güzel ki… Bunu ben biliyorum diye söylemek istemiyorum asla. Hayatın gerçeklerini yaşayarak öğrendim ben bunu. Sevdiğiniz şeyleri yapmaya devam edin. Ben hala kart oynarım, okey onarım. Rahmetli eşimden iyi tavla oynardım. Derdi bana, benim arkadaşlar beni yenemiyor sen yeniyorsun. Mutlu olun, mutlu olmak için uğraş verin.

İçimdeki Çocuk Beni Hiç Bırakmadı…

Hoşgörü, güleryüz… Hayatımızdan çıkmaması gereken en önemli şeylerden. Ters, kötü şeyler kime ne fayda vermiş bu zamana kadar? Ben bu yaşıma kadar hep böyle olmaya çalıştım. Çocuklarımla hala takla atarım, güreşirim sanki… Isırarak severim. Nefesim kesilir bazen, çocuklar koşarak gelir “anne çok yoruldun.” derler. Hayır derim. Zevk alıyorum ben. Şımarık desinler, çok konuşuyor çok gülüyor desinler. Asla ama asla içinizdeki çocuk ruhu kaybetmeyin. O, sizi mutlu edecek.

Ümran Hanım’dan kitap önerileri; Çalıkuşu, Seven Ölmez, Ömrüm Sana Feda

Hamiyet Elif Toylan, Yazar
Hamiyet Elif Toylan, Yazar


Onu tanımak benim için bir onur. Kısa sürede ona duymaya başladığım saygı ve sevginin ölçüsü yok. Başka bir zaman da başka bir yaş döneminde onunla geçirmek istediğim vakitlerin süresi çok uzun. Vakit çoktan bitmiş, yollar aramıza girmiş, zaman bize dersini vermiş. Ne bir önceki ben ne de sonraki. Ne bir önceki Ümran ne de sonraki. Şimdi tanışıp, şimdi dokunmak gerekti hayatlarımıza. Onu çok seviyorum. Her şey tahminimden güzel geçti. Onu daha çok anlatmak isterdim ama kendisini enerjik ve hayat dolu tanımlamayı seviyor. Kötü şeyler çoktan geride bırakılmış. Onu yaşanılan olumsuzluklarla değil, olduğu yaşam dolu insanla hatırlasınlar istedim ve eminim o da öyle hatırlanmak istedi.