Ali Ağzıtemiz
Göksel Akbaba - Ben Göksel Akbaba
Firdevs Karıman 1956 yılında Makedonya’da Manastır köyünde doğdu. Ailesi çiftçilik yapardı. İki yaşındayken babasını kaybetti. 1966-67 yıllarında Makedonya’dan Türkiye’ye göç etti. Tren yolculuğuyla Makedonya’dan İstanbul’a üç gün üç gece yol yaptı. Akrabalarının bir kısmı da İsveç’e göç etti.
Önce küçük teyzem gelmiş İstanbul’a., Sonra 1954-55 yıllarında anneannem ve dedem İstanbul’a geldi. 1966 yılında da biz geldik. Öylece göç ettik İstanbul’a.
Evde yaşlılarıma yardım ederdim. Evde su akmıyordu dışarıdan su taşıyıp getirirdim yaşlılarıma. Evin içinde sorumluluklarım vardı, evi düzenlerdim, yemek yapardım, bulaşık yıkardım, bahçeye bakardım. Evin dışında da, akrabalarımızın evine gittiğimizde onların işlerine yardım ederdim. Çalışma şevkim ve aile bağlarımız o kadar kuvvetliydi ki çocuk halimle teyzemin çocuklarına bile bakardım. Bu çalışma şevkiyle, çocukken hayalim kimseye muhtaç olmadan kendim çalışıp kendim kazanabilmekti. Rabbimin nasip ettiği kadarını da başardım elhamdülillah. Kimseye özenmedim, onun var benim yok demedim ve sadece kendim çalışıp başarmak istedim.
Hep Olgun İnsan Gibi Yaşadık… Çocukluğumuz Ergenliğimiz Olmadı
Firdevs Karıman hiç oyun oynamamış, hiç oyuncağı olmamış ve daima mutlulukla, severek ve isteyerek evine ve ailesine destek olmak için gönülden çalışmış. Çocuk yaşında evine ve ailesine destek olabilmiş olmayı şükranla ve mutlulukla anmaktadır. Annesi mütevazi ve iyi niyetli oluşuyla öne çıkan bir ebeveyndi. Annesi hayatı boyunca evlatlarının üzerine titredi ve onlara hiçbir şeyin eksikliğini duyurmamaya gayret etti. Erkek kardeşi de Firdevs hanım da, iki kardeş, mahzun, sessiz ve sakin mizaçlılardı. İstanbul’da anneannesi, dedesi, annesi ve kardeşiyle gecekondu muhitinde yaşadı. Annesi fabrikada uzun saatler çalıştığı için Firdevs hanım daha çok anneannesiyle büyüdü. Anneannesinden börek, kuru fasulye, büryan, baklava, şekerpare, beyaz lahanadan etli dolma ve helva gibi geleneksel Makedonya yemeklerini yapmayı küçük yaşta öğrendi. Anneannesi bir okul gibi kendisine eğitim verdi. Anneannesinden göçmenlere mahsus adetleri, gelenekleri ve ahlaki değerleri öğrendi ve torunlarına dahi öğretecek kadar sürdürdü.
Makedonya’da bir buçuk iki yıl kadar okudum. İkinci sınıfın ilk karnesinden sonra göç ettik. İstanbul’a geldiğimde de okula gitmedim çünkü anneannem göndermedi. Sadece iki sene boyunca Gaziosmanpaşa meydan camisinde kuran kursuna gittim. Ailem bana çalışıp kazanmayı, edebi, ahlakı, saygıyı, hayatı güzel yaşamayı ve terbiyeyi öğretti. Şimdi soruyorlar ya sen ne okudun sen ne yaptın diye ben okumadım ama ben temelden ahlakı ve her türlü eğitimi ailemden aldım. Çok güzel bir şekilde yetiştim. Herkes çalışkanlığıma ve el becerilerime hayret ederdi. Sonradan çocuklarımın ve torunlarımın okul derslerine hep yardımcı oldum.
Birlik beraberlikten daha güzel bir şey yok
Aile bağlarına hep büyük önem veren Firdevs Karıman çocukken babasının yokluğunda ve annesi de çalışırken hem kendisine baktı hem de evine ve ailesine hizmet etti. İleride bu gücü, çalışma disiplini ve dirayetiyle torunlarına ilham ve cesaret kaynağı oldu. O kadar ki torunu “ben Firdevs’in torunuyum ben başarmalıyım” diyecek kadar anneannesinden ilham aldı.
Unutamadığım bir anı size… Mesela Makedonya’dayız orada yaşıyoruz çiftçiyiz annem mecburen tarlaya gidiyor. Ben, benden iki yaş küçük erkek kardeşimle evde olurdum. Okula gideceğim zaman, düşünebiliyor musunuz okulun zilini duyardım ve saçımı kendi başıma tarayıp okula giderdim. Biz bu şekilde aileye bağlı yetiştik. Çocukluğumuz da böyle geçti, gençliğimiz de yaşlılığımız da ve yine de çok mutluyduk. Kardeşim olmadan bir şey yiyemezdim. Mesela dışarıdan biri bana bir meyve verse o an yarısını yersem diğer yarısını da kardeşime götürürdüm.
Dolu dolu yaşadık… şikayet edecek tek bir an yok
Ailesiyle Gaziosmanpaşa’da yaşadığı gecekondu evinde müthiş bir huzur ve mutluluk yaşadı. Misafiri ve daveti çok seven Firdevs Karıman bu evde çok güzel bir çocukluk yaşadığını belirtmektedir. Hem kendisi hem de bütün hısım ve akrabası hala bu evi ve bu evde yaşanan keyifli anları özlemektedir.
Biz akrabayı ve misafiri çok severiz. Televizyon yoktu o zamanlar hep beraber toplanıp şarkı türkü söylerdik. Öyle neşeli geçerdi ev ve aile yaşantımız. Kışın özellikle evde akşam oturması çok olurdu. Akrabalar gelirdi sohbet muhabbet ederdik, eğlenirdik, gülerdik, şarkılar söyler yemekler yerdik. Aile bağlılığını hiçbir zaman unutmayın. Hep beraber şarkı, türkü, sohbet, muhabbet, oyun ve eğlenceyle geçerdi akşamlarımız. Biz Makedonya’dayken evimizde radyo da vardı televizyon da vardı ama İstanbul’da oturduğumuz yerde elektrik dahi yoktu. Mutluluğu evde, ailemin içinde, sıcak yuvamızda bulurduk. O zamanlar ailecek toplandığımız zaman radyo televizyon yerine kendimiz çalar kendimiz söylerdik. Makedonya kültüründe def çalınır. Hep beraber toplanır def çalar ve şarkı türkü söylerdik.
Ve sonra gür ve neşeli bir sesle Makedonya’nın Vardar Ovası türküsünü söylemeye başladı:
Anneannesiyle beraber İstanbul’u gezme şansı buldu. Ekseriyetle camilere ve sohbetlere gitti. İstanbul’un özellikle Aksaray, Fatih, Beyazıt, Kocamustafapaşa ve Eyüp semtlerini adım adım gezdi. Şimdi olduğu gibi arabayla değil bütün bu semtleri yürüyerek gezdiği için İstanbul’un bu semtlerini avucunun içi gibi bilmektedir.
Anneannem beni gezmeye götürürdü, İstanbul’da akrabalarımız ve aile bağlarımız vardı. Annem çalışıyordu dolayısıyla hep anneannemi anlatıyorum. Annem çalışırken anne rolünü anneannem üstlendi. Ben babamı hiç görmedim ama akrabalarım babamı hep çok iyi birisiydi, çok akıllıydı ve çok sözü geçerdi diye anlatırlardı. Anneannem enerji dolu, yardımsever, eğlenceyi ve gülmeyi seven her haliyle dopdolu bir Osmanlı kadınıydı. Gezmeyi severdi, akrabayı, eşi, dostu çok severdi.
Çalışıp çabalayarak, hayat mücadelesiyle… yaşama ve çalışma sevinciyle geçti ömür.
Firdevs Karıman 18 yaşında evlendi. Eşiyle komşusu vesilesiyle tanıştı. Eşi o zamanlar komşusunun akrabasıydı. Böylece tanışıp severek evlendiler. Evlendikten sonra eşinin ailesiyle bir evin içinde bir arada çok güzel bir şekilde yaşadı. Evlilik kendisine sevgi, mutluluk, güven ve destek getirdi.
Ben her şeyimi eşimle paylaşırım. Kırk dokuz senelik evliyim hiç dertleşmek için dışarıdan bir arkadaşımı aramadım. Biz beraber dertleşiriz beraber paylaşırız.
Firdevs hanımın iki kızı bir tane de oğlu var. 19 yaşında ilk kez anne oldu. 21 yaşındayken oğlunu, 23 yaşındayken de ikinci kızını dünyaya getirdi. Şimdi altı tane de torunu var. Hepsiyle ilişkisi hem arkadaş gibi, hem anne çocuk gibi hem de anneanne torun gibi sıcak ve güzeldir.
Çocuklarıma en çok saygıyı, sevgiyi, kendi ayaklarının üzerinde durmayı ve çalışkan olmayı öğretmeyi amaçladım. Annelik duygusu çok farklı, ne anlatılır ne de tarif edilir yalnızca yaşanabilir. Hayatı sana çocuğun öğretiyor. Çocuk insanı hayata bağlıyor ve güç kuvvet veriyor. Daha güçlü ve fedakar kılıyor seni. Aile olduğunu çocuk sahibi olduğu zaman anlıyorsun.
Firdevs Karıman 1990 yılında çocuklarına bakarken bir yandan eşiyle beraber kendi marketinde esnaflık yapmaya başladı. Hevesle ve disiplinle on altı yıl çalıştıktan sonra emekli oldu. Esnaflığında işe yönelik becerileri, kuvvetli matematik ve hesap yeteneği ve çalışma ahlakıyla öne çıktı. Firdevs Hanım 50 senelik hasretten sonra 2016 yılında memleketi Makedonya’yı tekrar ziyaret etti.
O kadar yoğun bir histi ki, memleketime duyduğum özlemi tarif edemem. Bu bambaşka bir duyguydu. Aynı zamanda da köyüm gözlerime bomboş gözüktü çünkü büyüklerim yoktu, akrabalarım yoktu, o çok sevdiğim amcalarım yoktu. Yine de anıların canlanmasıyla 50 yıl önce herkes farklı bir yere göç etmeden önce olduğu gibi hepimiz oradaymışız gibi hissetmiştim.
Firdevs hanım bugün 66 yaşında hala çalışmaya, ailesine, çocuklarına ve torunlarına destek olmaya devam ediyor.