Fuat Demirel - Hayata Bırakılan İZ
Ümran Ünalan
Meriç Hanım, 1949 yılında haziran ayında Ankara’da dünyaya geldi. İlkokul ve lise eğitimini burada okudu. Ankara Üniversite’si Hukuk Fakülte ’sini kazanarak eğitim hayatını Ankara’da tamamladı. Hazine avukatı olan Meriç Hanım mesleğini icra ederken yurdun iyiliği ve daha aydınlık bir gelecek için çalıştı. 12 yıl hazine avukatlığı yaptıktan sonra Başbakanlık Hukuk Müşaviri olarak meslek yaşamına devam etti. Başbakanlık hukuk müşaviri unvanıyla 2005 yılında emekli oldu. Meriç Hanım hala doğduğu şehir olan Ankara’da yaşamını sürdürmektedir, evli ve iki çocuk annesidir.
Orta halli bir ailenin ilk çocuğu olarak Ankara’da dünyaya gözlerini açan Meriç Hanım, çocukluk dönemini mutlu ve keyifli hatırlamaktadır. Meriç Hanım ebeveynlerinin ilgisini ve sevgisini hissederek büyüyen bir çocukmuş.
Annem melek gibi bir kadındı. O kadar merhamet dolu bir kalbi vardı ki… İyimser bir insandı. Eli de becerikliydi. Dikiş dikmesini bilen, güzel yemekler yapabilen marifetli bir kadındı. Babam ise dominant karakterliydi. Ailede verilecek kararlar birlikte verilmeye çalışılırdı ama babamın otoritesi verilen kararlarda hissedilirdi. Babam problem çözücü yapıya sahip bir insandı.
Bir kız bir erkek kardeşe sahip olan Meriç Hanım, erkek kardeşiyle çok iyi anlaşırlarmış.
Erkek kardeşime karşı anaç bir tavır takındığımı söylerler çevremdekiler. Benim erkek kardeşimle aramda on üç yaş var. Çocukken bir kardeşimin olmasına rağmen bir tane daha kardeşim olsun istiyordum. Erkek kardeşimin doğumu beni çok heyecanlandırmıştı. Erkek kardeşim benim sanki ilk çocuğum gibiydi.
Meriç Hanım, çocukluğuna dair olumsuz anılarının azlığından; mutlu olduğu anların ise çokluğundan bahsetmektedir.
Bizim yazlığımız vardı. Yaz tatillerinde yazlıkta vaktimizi geçirirdik. Ankara’ya yakın Akçakoca da yüzmeyi öğrenmiştim. Çocukken Akçakoca sularında yüzmeyi öğrendiğim için denizden hiç korkmazdım.
Ankara’da doğup büyüyen Meriç Hanım çocukken yaşadığı evin üç odalı, sobalı ve bahçeli olduğunu söylemektedir. ‘’ Babam sabah kalkar kalkmaz sobayı yakardı. Biz uyandığımız zaman evin sıcaklığını hemen hissederdik.’’
Meriç Hanım, ergenlik döneminde yaşadığı fiziki ve ruhsal değişiklerden dolayı bir genç kız olarak zorlu bir süreç geçirdiğini ifade etse de eğitim hayatında hep başarılı ve öğretmenleri tarafında takdir edilen bir öğrenciymiş.
Lise zamanında ise avukat olmak istediğimi hocalarıma söylediğim zaman fizik hocam fen derslerinde iyi olmama rağmen nasıl hukuk istediğime dair bana nasihat etmişti. Sitemini hissettirmişti. Ben kararlı, sorumluluk sahibi ve çalışkan bir öğrenciydim. Çocukken de öyleydim şimdi de öyleyim. Gençken hukuk okumak istediğime karar verdim. Kararımdan da hiç şaşmadım ve ilk tercihim olan Ankara Hukuk’u kazandım. Kazandığım üniversiteyi de gazeteden öğrenmiştim. Bizim zamanımızda üniversite kazandığını gazeteden öğrenirdin.
Meriç Hanım hukuk okuma kararında ise bir rol modeli olduğunu çok sonradan fark etmiş.
Benim babam avukattır. Elbette onun avukat olmasından da etkilendim. Asıl etkilendiğim kişi babamın iş yerinde çalışan avukat bir hanımdı. Babam beni bazen iş yerine götürürdü. O hanım da beni sever, benimle ilgilenirdi. O avukat hanıma karşı bütün erkekler saygıda kusur etmezdi. Hem başarılı hem güzel bir kadındı. Şimdi düşünüyorum da o hanım bana rol model olmuş.
Meriç Hanım, evli ve iki çocuk annesidir. Eşiyle üniversitede aynı sınıftalarmış, okuldayken ilişkileri başlamış ve ilişkilerini evlilikle taçlandırmışlar. Genç yaşta anne olan Meriç Hanım, mesleğini icra etmeyi daha sonraya bırakıp çocuklarıyla ilgilenmeyi tercih etmiş. Çocuklarını kendisinin büyüttüğünü söyleyen Meriç Hanım, anneliğin çocuğun hayatında çok önemli bir etkisi olduğunu düşünmektedir. Meriç Hanım, anne olduğu zaman farklı ve özel duygular yaşadığını belirtirken anne olmak ile anneanne/ babaanne olmanın farklı duygular hissettirdiğini söylemektedir.
Doğum günümde babaları yurt dışındaydı. Evde ben ve çocuklarım vardı. Çocuklar da o zamanlar daha sekiz dokuz yaşındalar. Biz doğum günü kutlamalarını çok severiz. Her zaman kutlarız. Çocuklar da bana bir hediye alacaklar. Aralarında fısır fısır konuşuyorlar ‘’Anneme hediye olarak ne alalım?’’ Diye. Ben de anladım tabi. Bir şeyler almak istiyorlar bana. ‘’Gelin çarşıya gidelim. Ben bir şeyler beğeniyim. Sizde beğendiklerim arasından bir şeyi alın. O benim hediyem olsun’’ Dedim. Biz de otobüse binip Ankara Kızılay’a gittik. Bana küpe aldılar. Eve dönüş yolundayken yaz mevsiminde olmamıza rağmen deli gibi yağmur yağmaya başladı. Otobüsten iner inmez sırılsıklam olduk. Yağmur yağıyor. Biz ıslanıyoruz ama çok mutluyuz. Kahkahalar atıyoruz. O gün çok güzel ve özel bir andı benim için.
Meriç Hanım hayatını dolu dolu yaşamaya çalışan biri olarak kitap okumayı, müzik dinlemeyi seven; kendini geliştirmeye çalışan bir insandır. Meriç Hanım, her tarzda kitap okumaya özen gösterir kitap okumadan uyumazmış. Meriç Hanım için kitap okumak hayatın ayrılmaz bir parçasıymış. Müzikle de iç içe olan Meriç Hanım, küçüklükten beri hayatında müziğin yerinin olduğunu söylerken; Türk Sanat Müziğinden Batı Klasiklerine kadar çeşitli akımları, türleri dinlermiş. Gezgin de bir ruha sahip olan Meriç Hanım, dünyanın birçok yerine seyahat etmiş ve seyahat etmeye devam ediyormuş.
Birçok yer gördüm gezdim. Görmeyi çok arzu ettiğim yerlerin başında Afrika’da Ümit Burnu, İspanya’da bulunan dünyanın en küçük ülkesi Andora ve Güney Amerika kıtasındaki Arjantin vardı. Buraları gezdim, gördüm. Görmeyi en çok istediğim yerlere gidip gören biri olarak Dünyanın en güzel ülkesinin bizim olduğunu düşünüyorum. İstanbul’dan daha güzel bir şehir görmediğimi ifade etmek isterim. Bol bol okuyun, dinleyin ve gezin. Siz gençlere şunu da söylemek istiyorum. Siz dürüst, sorumluluk sahibi ve merhamet sahibi insanlar olmaya çalışın. Özverili insanlar olun.
Müzik zevkim öncelikle klasik üzerinedir. Bach, Mozart, Vivaldi dinlemeyi çok severim. Canlı senfonik konserlere giderim olabildiğince. Türk sanat müziğinden asla vazgeçmem, çocukluğumdan beri kulağım ona alışıktır çünkü. Pop müzik olarak Elvis Presley şarkıları en başta, yerlilerden Zuhal Olcay dinlemeyi severim, şimdilerde Tarkan favorim. Hem kişisel duruşu çok cesur hem de güzel söylüyor doğrusu. Türkü deyince de Neşet Ertaş türkülerine bayılırım.
Film olarak yerli yabancı ayırmam, güzel konu ve oyunculuk olsun isterim. Yabancı filmlerden Audrey Hepburn’ün Roma Tatili, Dustin Hoffman’ın Rain Man, Julia Roberts’ın Pretty Woman filmlerini defalarca izleyebilirim. Bizden Tarık Akan ve Şener Şen filmlerini çok severim. Ve Çağan Irmak’ın yaptıklarını.
Romana gelince: Çağdaş Türk yazarlarını okuyorum. Oya Baydar, Orhan Pamuk, Ayla Kutlu, Ayfer Tunç. Elif Şafak’ın Aşk romanını çok beğenerek okudum, Ahmet Altan’ın da ilgiyle okuduğum kitapları var. Zülfü Livaneli ve Nedim Gürsel’i de severek okurum. Yabancı yazarlardan Amin Maaluf favorim. Jose Saramago(Körlük), Jerzy Kosinski severek okuduğum yabancı yazarlar. Ancak çeviri roman çok tercihim olmadığından bizim yazarlarımızı izliyorum dikkatle.